ADIYAMAN Vilayet Tapu Müdürü olarak görev yapan Esat Kadar, sarsıntıda hayatını kaybeden oğlu İbrahim Denli’den (17) geriye kalan telefon ve saatini günlerce aradı. Telefon ve saati alanlar, babadan para talep etti. Kadar, “Oğlumun telefonu için kendisine yalvardım, telefonu bize ulaştırmasını istedim. Bunun için ödeme yapmam gerektiğini söylediler. Bu halde göndereceklerini söylediler. Bu duruma çok üzüldüm. Oradaki insanların ve bizim problemlerimizi, hislerimizi hiç anlayamamışlar” dedi.
Denli’nin şikayeti üzerine Sivas İl Emniyet Müdürlüğü grupları, şüphelileri tespit edip yakaladı. Telefon babaya teslim edilirken saatin ise satıldığı ortaya çıktı.
Adıyaman Vilayet Tapu Müdürü olarak görev yapan Esat Derece, Adıyaman’da zelzelede oğlu İbrahim Derece (17) ve kızıyla birlikte enkaz altında kaldı. Zelzelenin birinci günü Esat Kadar ve kızı enkazdan sağ çıkartılırken, oğlu ise kurtarılamadı. Baba Derece, 3 gün tedavi gördüğü hastanede oğlunun mevt haberini aldı.
Taburcu olduktan sonra enkaza giderek, oğlundan geriye kalan eşyalarını aradı. Oğlunun eşyalarını bulamayan baba Denli’nin İstanbul’a tayini çıktı. Kadar, kızıyla birlikte İstanbul’a yerleşti. Günler sonra oğlu İbrahim’in son arama yaptığı en yakın arkadaşı kendisini arayarak telefonun Sivas’ta iş makinesi operatörünün elinde olduğunu söyledi.
Kendisine verilen numarayı arayan Derece, duydukları karşısında bir kere daha yıkıldı. H. K., oğlunu kaybeden babadan telefon ve saati için fiyat talep etti. Durumun bildirilmesi üzerine harekete geçen Sivas İl Emniyet Müdürlüğü grupları kuşkulu H.K. ve oğlu M.K.’yi yakaladı. Telefon babaya teslim edilirken saatin ise satıldığı ortaya çıktı. Şüphelilerin ise tutuklandığı öğrenildi.
‘TELEFON İÇİN ÖDEME YAPMAM GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİLER’
Taburcu olduktan sonra oğlundan geriye kalan eşyaları enkazda aradığını belirten Esat Derece, “Ben hastaneden çıktıktan sonra oğlumun cenaze işleri ile uğraştım. Oğlumu Malatya’da defnettikten sonra Adıyaman’a döndüm. Enkazda oğlumdan geriye bir şey bulabilir miyim diye baktım.
Eşyalarını, fotoğraflarını aradım. Okuluna gittim, oğlumdan geriye kitap kalmış mı diye aradım. Her taraf kapalıydı. Arkadaşlarım ve yeğenlerim ile birlikte enkaz üzerinde arama yaptık. Bize, oğluma, çocuklarıma ilişkin hiçbir şey bulamadım. Oğlumun bir fotoğrafını bile bulamadım. Enkazdan bir şey bulamayacağımızı anladık. Umudumuzu yitirdik. Kızım ile birlikte İstanbul’a geldik.
Bir mühlet sonra oğlumun arkadaşı bize ulaştı. İbrahim’in telefonunun ve saatinin şu numaralı şahısta olduğunu söyledi. Vakit kaybetmeden numarayı aradım, açmadı. Sonra kendisi beni aradı. Görüşmeden sonra oğlumun saatinin kendilerinde olmadığını söylediler lakin telefon için konuştular. Oğlumun telefonu için kendisine yalvardım, telefonu bize ulaştırmasını istedim. “Telefonu istiyorsanız, sizin için bir kıymeti varsa bunu o halde olamayacak” dediler. Bunun için ödeme yapmam gerektiğini söylediler. Bu halde göndereceklerini söylediler. Bu duruma çok üzüldüm. Oradaki insanların ve bizim düşüncelerimizi, hislerimizi hiç anlayamamışlar” dedi.
‘HİÇ BEKLEMEDİĞİM BİR ŞEYDİ’
Baba Esat Kadar, “Ben 17 yaşında oğlumu kaybettim. Bu çok acı bir şey. Tanım edilecek bir durum değil. Kendisine beklentisini sorup tahlil bulacağımı belirttim. “O fotoğraflara gereksinimim var” dedim. Sonra yeğenime söyledim, yeğenim polis. Mesleğini de belirterek kendilerine ileti attı. Sonra ürktüler ve bana dönüş yapmadılar. Bir halde mevzu Sivas emniyetine iletildi. O gece telefonun yeri tespit edildi. Telefon şahısların konutunda çıktı. Saati de aldıklarını itiraf etmişler ve satmışlar.
Telefonun içerisinde oğluma dair bütün bilgileri ve fotoğrafları silmişler. Telefonda öteki insanların fotoğrafları ve hesapları vardı kullanmışlardı. Bilgileri geri getirebilirsek oğluma dair bir şeyler bulabileceğim. Önemli manada bu durum beni derinden üzdü. Hiç beklemediğim bir şeydi. Orada 50 bin insan vefat etmiş. Beşerler acı çekerken bu türlü bir şey ile karşılaşacağımı varsayım edemedim. Telefonu aldık. Telefonun içindeki bilgileri nasıl kurtarabiliriz onun üzerinde çalışıyoruz” diye konuştu.
